8 Mart 2009 Pazar

PERFORMANS ÖDEVİ SAYFA 10 KANYON ÖRNEKLERİ, MAĞARA NASIL OLUŞUR, MAĞARA OLUŞUMU, LİSE 10.SINIF COĞRAFYA DERSİ KİTABI LİSE 2.SINIF

PERFORMANS ÖDEVİ SAYFA 10 LİSE 10.SINIF COĞRAFYA DERSİ KİTABI LİSE 2.SINIF
*Güver Kanyonu’na benzeyen, Dünya’daki tipik kanyon örneklerini sergileyen bir pano çalışması
yapınız.

TÜRKİYENİN EN İYİ 10 KANYONU:

VALLA KANYONU

Yabani hayvanlara ev sahipliği yapıyor:

Kastamonu’nun Pınarbaşı İlçesi Muratbaşı Köyü sınırları içinde.Devrekani Çayı ile Kanlıçay’ın birleştiği bölgeden başlayıp, Cide İlçesi istikametinde 12 kilometre uzunluğunda devam ediyor.Girişi son derece zor olan kanyonun, yan duvar kayalarının yüksekliği yer yer 800-1200 metreye ulaşıyor.Devrekani Çayı ve Kanlıçay’ın kesiştiği noktadan rahatlıkla seyredilebilen kanyon suyun kayaları aşındırmasından oluşmuş.Milli Park içinde olan kanyon turizme açık.Ankara’dan 270 kilometre,İstanbul’dan ise 450 kilometre uzaklıkta.İçerisinde tesis yok.Doğal özellikleri ve şelaleleri doyumsuz güzellikte.Sarp kayalıklarında kartal, akbaba, atmaca, doğan gibi tüm yabani hayvanları barındırıyor.Doğal tuzaklar ve tehlikelerle dolu kanyonun teçhizatsız ve rehbersiz geçilmesi mümkün değil.

KÖPRÜLÜ KANYON

Önemli bir rafting merkezi:

Antalya kent merkezinden 85 kilometre uzaklıkta.Manavgat’ın 63 kilometre kuzeydoğusundaki Taşağıl Beldesi Selge Antik Kenti’nin hemen yanında yer alan Köprülü Kanyon, 14 kilometre uzunluğunda.Derinliği bazen 300 metreye ulaşıyor.Su kaynağının dere yatağını aşındırmasıyla oluşan kanyona sadece özel araçlarla ulaşılabiliyor.Köprülü Kanyon’da küçük bir dinlenme tesisi ve konaklama için 40 kişilik bir pansiyon var.İçinde sadece Akdeniz’e has olan Akdeniz servisi bulunuyor.Zakkum, yabani gül, ılgın, böğürtlen gibi bitkiler yetişiyor.Ayrıca tilki, kurt, yaban keçisi, kunduz, keklik, turaç, yabani güvercin, çulluk, üveyik, porsuk, kartal ve doğan da görülebiliyor.Önemli rafting ve trekking merkezi.

KARACEHENNEM BOĞAZI

Turizme açık ama tesis yok:

Kastamonu’nun Küre İlçesi’ne bağlı Belören Köyü’nde bulunan 500 metre yüksekliğindeki Karacehennem Vadisi iki parçadan oluşuyor.Birincisi 2 kilometre uzunluğunda Ersizlerdere Kanyonu, ikincisi ise 3 kilometre uzunluğundaki Karacehennem Boğazı.Küre İlçesi’nden 8 kilometre uzaklıkta bulunuyor.Binlerce yıllık tarihe sahip Karacehennem Boğazı suyun kayaları aşındırmasıyla oluşmuş.Turizme açık ancak içinde tesis yok.Ana yolda 500 metre mesafede yerli ve yabancı turistlerin konaklayacağı kafe bulunuyor.Ankara’ya 300, İstanbul’a ise 550 kilometre uzaklıkta. Yeşil, tepelik ve dağlarla kaplı bir doğa harikası.Bölgede yaban domuzu, ayı ve tavşan gibi yabani hayvanlar yaşıyor.Teçhizatı olan herkes doğa sporu yapabiliyor.

EŞEN ÇAYI KANYONU

Çamur banyosu yapabilirsiniz:

Antalya Akdağlar’ın kuzeyinde,Kızılcadağ’dan doğan Eşen Çayı,kollarıyla ile Saklıkent Kanyonu ile Eşen deltasını oluşturarak Akdeniz’e dökülüyor.125 kilometre uzunluğundaki çayın 80 kilometresi Muğla sınırları içinde.Eşen Çayı yaz aylarında özellikle kano turuna katılmak isteyenlerin akınına uğruyor.Yapılan turlar, 15 kilometrelik bir mesafe kano ile geçilerek Patara kumsalında son buluyor.Güzergahın bir bölümünde çamur banyosu molası veriliyor.Kokusuz çamur havuzlarına balıklama atlayıp baştan aşağı çamura bulananlar fotoğraf çektirmeyi ihmal etmiyor.Çamurdan kurtulmak için tek yol Eşen Çayı’nın buz gibi sularına kendinizi bırakmak.Nehrin etrafında okaliptus ağaçları yükseliyor.

ÇORUH VADİSİ

Kanyon asma köprülerle süslü

Gürcistan’ın Batum kentinde denize dökülen Çoruh Nehri, Artvin’in Yusufeli ve Erzurum’un İspir ilçelerine kadar uzanan yaklaşık 460 kilometrelik bir alanı kapsıyor. Çoruh Nehri Vadisi, tümüyle turizme açık. Artvin - Yusufeli ve Yusufeli - Erzurum arası çalışan otobüs ve minibüslerle Çoruh Vadisi’nin her yerine ulaşmak mümkün. Buralardaki ilçelerde küçük oteller ve pansiyonlar var. Nehir boyunca uzanan ve zaman zaman kanyon halini alan sarp kayalar, taş ve asma köprülerle süslü. Yöreye özgü ahşap evler vadiye değişik bir güzellik katıyor. Bu arada Yusufeli’nde Çoruh Nehri’nin kolu olan Barhal Çayı, rafting için Türkiye’nin en önemli birkaç parkurundan biri olarak gösteriliyor.

SAKLIKENT

En çok turist çeken yerlerden biri:

Fethiye’ye bağlı Kayaköy sınırları içerisindeki Saklıkent Kanyonu, 18 kilometre uzunluğunda ve 300 metre derinliğinde.Türkiye’nin en çok turist çeken kanyonları arasında.Her yıl ortalama 200- 250 bin kişi ziyaret ediyor.Roma Dönemi’ne ait 16 mağaranın bulunduğu kanyon, suların aşındırmasıyla oluşmuş.2- 3 bin yıl önce sığınak olarak kullanılmış. Dik vadi yamaçlarına sahip Saklıkent Kanyonu Milli Park alanında kızılçam, karaçam ve sedir çoğunlukta.Ayrıca Aktez Yaylası’nın güneydoğusu, soğanlı bitkilerin endemik olarak yetiştikleri saha olarak biliniyor.Konaklama için ağaç evler, moteller ve restoranlar var. Rafting sporu yapılıyor.

GÜVER KANYONU

Doğa yürüyüşleri yapılıyor:

Antalya’nın kuzeyinde Düzlercam Parkı yakınındaki Güver Uçurumu Kanyonu, 2 kilometre uzunluğa, 30 metre genişliğe ve 115 metre derinliğe sahip.Suyun kayaları aşındırmasıyla meydana gelmiş.Antalya merkezinden 20 kilometre uzaklıkta.Konaklama için bir tesis bulunmuyor ancak, Düzlerçamı Piknik Alanı’nda günübirlik konaklama yapılabiliyor.Akdeniz bitki örtüsü maki, ardıç, meşe, pırnal meşesi, sakız, keçiboynuzu ve funda gibi ağaç ve çalı toplulukları var.Parkta, Geyik Dağı keçisi, tilki, kurt, üveyik, kartal ve doğan kuşları da bulunuyor. Doğa yürüyüşleri yapılabiliyor.

IHLARA VADİSİ

İçinde 105 tane kaya kilisesi var:

Aksaray il sınırlarında bulunan Ihlara Vadisi 14 kilometre uzunluğunda.Yer yer 150 ile 200 metre arasında değişen vadileri var.Aksaray merkezden dolmuşa binerek gidilebiliyor. Hasan Dağı’na yakın olan Ihlara Vadisi’nde geçmiş zamanda yaşanan volkanik püskürmeyle oluşan volkanik tabakaların ve buradan çıkan bazalt ve andezit yoğunluklu lavların soğumasıyla ortaya çıktığı varsayılıyor.Vadi Ihlara Kasabası’dan başlayıp, Selime Kasabası’nda son buluyor.Vadi boyunca kayalara oyulmuş sayısız barınaklar, mezarlar ve kiliseler var.Bazı barınaklar ve kiliseler ise yeraltı şehirlerinde olduğu gibi birbirlerine tünellerle bağlanıyor.Vadi içerisinde bulunan 105 kiliseden bazıları ziyaretçilere açık.

LAMAS KANYONU

Cennetten bir köşe:

Mersin’in Erdemli İlçesi’ndeki Lamas Kanyonu, yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı.Toroslar’dan doğan Limonlu Deresi’nin kıvrımlar yaparak denize kavuşurken oluşturduğu 114 kilometrelik Lamas Kanyonu, zaman zaman 200 metre yüksekliğe ulaşan iki taraflı dik duvarlara sahip.Patika bir yol kanyon boyunca uzanırken, ziyaretçiler çayda yüzme imkanı buluyor.Tarihi mekanlar ve meyve bahçeleri trekkingçiler ve kampçılar için vazgeçilmez yerlerin başında geliyor.Lamas Kanyonu’nun Limonlu beldesi yakınlarında Kayacı Vadisi ise cenetten bir köşe.Vadiye günübirlik turlar düzenleniyor.Çaya paralel piknik alanında, Lamas Nehri üzerinde oturma yerleri bulunuyor.

GÖKSU KANYONU

Su sporları için elverişli:

Orta Toroslar’dan doğan Göksu Nehri, rafting ve kano sporu tutkunlarının uğrak yeri.Ermenek Çayı ve Pirinçsuyu’ndan oluşan iki kol, Mut İlçesi’nin Suçatı Köyü’nde birleşip, Göksu adını alıyor.Nehir 260 kilometre uzunluğunda.Akarsu sporları için elverişli, geniş bir yatağa sahip.Nehir, Mut’u geçtikten sonra derin ve sert yamaçları olan bir kanyona girerken, nehirle kanyon duvarlarının yüksekliği zaman zaman 100 metreyi buluyor.Genellikle yavaş akışlı bir nehir olması nedeniyle raftinge yeni başlayanların deneyim kazanmaları için son derece uygun. Kano sporları da yapılıyor.

*Mağaraların oluşumunu araştırıp bulduğunuz resim ve yazıları sınıf ortamına getirerek arkadaşlarınızla paylaşınız.

MAĞARALARIN OLUŞUMU

Yeraltında bulunan, en az bir insanın girebileceği kadar genişliğe sahip olan boşluklara mağara denir. Bunlar bir kaç metreden, kilometrelerce uzunluk ve yüzlerce metre derinlik veya yüksekliğe ulaşabilirler. Mağaralar oluşum şekline göre: doğal ve yapay mağaralar olarak iki gruba ayılır. İnsanların kazdığı (kaya mezarları ile volkanik tüf veya marnlarda açılan yeraltı şehirleri, kaya evleri ve tapınaklar, meyve-sebze depoları… vb. ) veya hayvanların oyduğu boşluklar yapay mağaraları oluştururlar.
Buna karşılık ana kaya oluşurken veya oluştuktan sonraki fizik-kimyasal olaylarla oluşan mağaralara da doğal mağara adı verilir. Bu grup mağaralar oluştuğu kayaya bağlı olarak, gelişim zamanına göre birincil mağaralar veya ikincil mağaralar olmak üzere iki alt gruba ayrılırlar. Ana kaya ile birlikte oluşan mağaralara birincil mağara adı verilir. Lav mağaraları, buzul mağaraları, travertenler boşlukları gibi. Ana kaya oluştuktan sonra gelişen mağaralara da ikincil mağaralar adı verilir. Karbonatlı (kireçtaşı, dolomilik kireçtaşı, dolomit, karbonat çimentolu konglomera ve kumtaşı), sülfat (jips) ve klorürlü (tuz) kayaların yeraltı suları tarafından aşındırılması sonucu oluşan mağaralar bu grupta yer alırlar. Mağaraların oluşumuna ortam hazırlayan en önemli kaya, kireçtaşıdır. (Mağara Oluşumu)

Derinlikleri yüzlerce metreyi bulabilen bu mağaraların araştırması son derece zor ve tehlikelidir. Buna karşılık ova, göl veya nehir seviyesine yakın bölgelerde veya hemen altlarında geçirimsiz birimlerin bulunduğu kireçtaşlarında son derece uzun ve yatay mağaralar gelişmiştir. Bu mağaralara dışarıdan su girse de (düden veya subatan), çoğunlukla içinden su çıkan kaynak durumundadır. Birbirine bağlı bir kaç kattan oluşan bu mağaraların içleri yer yer göller, damlataş havuzları ve her türden damlataşlar ile kaplı olabilir. Mağaralar karanlık boş galeri ve salonlardan oluşmamışlardır. İçleri, yerüstü ve yeraltı suları tarafından dışarıdan getirilmiş kil, mil, çakıl, blok ve moloz yığınları ile yerinde oluşmuş damlataşlar ile kaplıdır. Mağara çökellerinin biçim, boyut ve değişik renkli olmalarında mağaranın geliştiği ana kayanın kimyasal bileşimi, tabakaların duruşları, çatlak veya kırık yapıları ile yeraltı sularının fiziksel ve kimyasal özellikleri belirleyicidir.
Yeraltı sularının genel özellikleri, mağaraya giriş şekilleri, mağaradaki hareketleri ve mağarayı oluşturan kayacın fiziksel-kimyasal yapısına göre damlataşları 5 gruba ayrılır:
1- Damlama ve sızma ile oluşan damlataşlar (sarkıt, dikit, sütun, duvar damlataşları, göğüslük, sayvan, soğan sarkıt, fil ayağı sarkıt, mantar dikit…)
2- Aykırı (erratik) şekiller (heliktik veya eksantrik, mağara kalkanı,. mağara çiçeği, mağara iğnesi, mağara karnı baharı, patlamış mısır şekillileri… )
3- Suyun yüzeyde serbest akımı ile oluşanlar (örtü damlataşı, damlataş köprüsü, şelale damlataşları)
4- Su altında ve düzeyinde oluşanlar (damlataş havuzu, mağara incisi, mağara sütü)
5- Buz oluşumları
Mağaraya ulaşan suların ilk oluşturduğu şekil sarkıtlardır. Tavandaki çatlaklar veya tabaka aralarından damlayan bu sularda bir kısım CO2′in serbest hale geçmesiyle damlanın çevresinde ince, yarım küre şeklinde CO3 çökelir. Dairesel çekirdeğin ortası boş olduğundan, su buradan damlar. Damlayan her su, bu çekirdeği silindirik olarak büyütür. Böylece, zamanla içi boş, genişliği her yerde eşit çubuk makarna veya tüp şeklinde saydam şekiller oluşur. Sarkıt oluşumunun başlangıç dönemini karakterize eden bu şekillere makarna sarkıt adı verilir ve damlamanın seyrinde herhangi bir değişiklik olmadığı sürece çapları 5–10 mm, boyları 1–3 metreye ulaşabilir.

Düşey yönde büyüyen makarna sarkıtlarının içindeki kanalın tıkanması veya su akımında küçük bir değişikliğin olması durumunda, sular makarnanın içinden değil, dış yüzünden akarlar. Böylece düşey yönde uzama ile yanal yönde kalınlaşma birlikte olur. Dış görünümleri genel olarak havuca benzeyen sarkıtların geometrileri, damlanın devamlılığına, çatlak yapısına, tabakaların duruşuna, mağara tavanının yüksekliğine ve mağaradaki yeraltı suyunun oynama düzeyine göre: huni, küre, yumru veya silindir şeklinde olabilir. Dış yüzeylerinde, genellikle yüzeye paralel olarak gelişen büyüme tabakalarının enine kesitleri, iç içe halkalar şeklindedir.
Mağara tavanından damlarken sarkıtları oluşturan veya oluşturmayan kalsiyum bikarbonatlı sular tabanda düştükleri noktada, buharlaşma ve C02 kaybı nedeniyle, bir çekirdek etrafında çökelirler. Damlama sonucu sıçrayarak yayılan suların, damlama noktasındaki çekirdeğin çevresindeki karbonat çökelimi üst üste devam ederek dikitleri oluşturur. Şekli ve büyüklükleri tavandan düşen suyun akış şekli ve miktarı ile içerdikleri CO3 oranına bağlı olarak değişen dikitler, başlangıçta kubbe biçimindedir ve üst kesimleri damlamaya bağlı olarak çukurdur. Genel olarak kesintisiz damlayarak akan sular, taban ve üst kesimlerinin kalınlıkları hemen hemen birbirine eşit dikitleri oluşturur. Buna karşılık kalınlığı az, boyu büyük dikitler ise akışı az olan sızıntıların altında oluşurlar. Dikitlerin şekillerinde görülen değişiklik veya bozulmalar, büyümeleri sırasında iklim koşullarındaki farklılıklar ile mağaradaki çökme ve oturmalardan ileri gelir.
Dikitler, sarkıtlara oranla daha büyük olmalarına rağmen, merkezi tüplerden yoksundurlar. Bunların merkezleri yatay tabakalardan meydana gelirken, kenarlarında düşey ve ince yapraklar görülür. Ayrıca sarkıtlar gibi ışınsal büyümezler.
Sarkıt ve dikitler gelişimlerini sürdürdüklerinde belirli bir zaman sonra birleşerek sütun veya kolonları oluştururlar. Mağaranın tabanından tavanına dayanan sütunların merkezlerinin üst bölümleri sarkıt, alt bölümleri ise dikit yapısındadır. Bununla birlikte, birleşmeden sonra, tüm yüzey tavandan sızan veya damlayan suların etkisinde kalır ve sarkıt gelişimine döner. Gelişmelerinde damlayan suların sürekli yer değiştirmelerinin etkili oldukları sütunlar, zamanla büyüyerek ve birleşerek, mağara boşluklarını salon veya odalar şeklinde bölerler.
Mağaralarda en çok görülen şekillerden biri de duvar damlataşlarıdır. Mağara duvarı ve duvara yakın tavandan sızan suların oluşturduğu bu şekiller perde damlataşı, bayrak damlataşı, org ve flama gibi adlar alırlar. Mağara tavan, duvar veya tabanında, yer çekimine aykırı olarak değişik yönlerde ve şekillerde gelişmiş, karbonatlı ve sülfatlı çökellere aykırı şekiller adı verilir. Bu şekillerden en yaygın olanı ekzantrik (heliktittir). Mağaraların rüzgar hareketi olan alçak tavanlı, dar girinti veya galerilerinde oluşan ekzantrikler, değişik yönlerde (aşağı, yukarı, yanal) gelişmiş, tüpsü veya makarna sarkıtlardan meydana gelmişlerdir.
Eğimi az mağaralardaki çalkantılı gölcükler ile belirgin bir akışı olan yeraltı derelerinin tabanında; yan duvarlarda ve su düzeyinin hemen üzerinde damlataş havuzları oluşur. İçinde su bulunan çoğu mağarada gelişebilirlerse de genellikle akış hızı az yeraltı dereleri ile arkası kesilmeyen sızıntılı su giriş önlerinde meydana gelen damlataş havuzları, mağaraların karşılıklı iki duvarını set şeklinde birleştirdikleri gibi, iç içe halkalar şeklinde de gelişebilirler. Genel olarak 0,2–5 m derinliğinde olan havuzlar, suyun geldiği yöne doğru yükselerek (iç bükey) gelişirler ve üstleri kubbe şeklinde kapanabilir.

*Çalışmanızı yapacağınız süreyi, uygulama ve araştırma basamaklarını ve değerlendirme kriterleri
ni öğretmeninizle birlikte belirleyiniz.


COĞRAFYA 10 DERS KİTABI
COĞRAFYA 10 DERS NOTLARI
COĞRAFYA 10.SINIF DERSİ ETKİNLİKLERİNİN CEVAPLARI
COĞRAFYA 10.SINIF DERSİ ÖLÇME DEĞERLENDİRME VE TEST SORULARININ CEVAPLARI
COĞRAFYA 10.SINIF ÖDEVİ
COĞRAFYA LİSE 2.SINIF DERSİ ÖLÇME DEĞERLENDİRME VE TEST SORULARININ CEVAPLARI
COĞRAFYA LİSE 2.SINIF DERSİ ETKİNLİKLERİNİN CEVAPLARI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder